En güncel Yazılar »

18 Eylül 2010 Cumartesi

Tadından yenmez sonuçları olan zorluktur beni cezbeden

Kolay olanı seviyoruz...

Biraz zorlarsa bir durum bizi, hop hemen öbür tarafa kaçıyoruz.
Hele bir de alternatif mevcut ise, var olanla hiç uğraşmıyoruz, işimiz hallolduğu sürece kolaya tamam demekten çekinmiyoruz.
Bu tavır, bütün yaşantımıza yansıyor, ilişkilerimize, zevklerimize, yemeklerimize...

Kolay giyilebilir kıyafetler seçiyoruz mesela, genelde ayağımıza bir kot geçirip, üzerine bir bluz ya da gömlek bulup sokağa çıkıyoruz.
Hazır giyim cazip geliyor, moda olan kalıpların aynılarını üzerimizde uyguluyoruz.
Ama en çok, zamanla aranıp bulunmuş parçaların birleştirilmesi ile oluşturulmuş, üzerinde "düşünülmüş" olan kıyafetleri görüp beğeniyoruz.

Kolay okunan kitapları seviyoruz. Karmaşık cümleler boğuyor bizi, bir cümleyi iki ya da üç kere okuduktan sonra tekrar okuyup üzerinde düşünmeye üşeniyoruz.
Ancak o karmaşık düşünceler ile boğuşulduktan sonra ortaya çıkan ve basitçe o karmaşayı özetleyen özlü sözlere ise, bayılıyoruz.

Fedakarlıklardan kaçıyoruz. Kendimiz ile olan ilişkimizde bile, kendimizi tanımaya, değiştirmeye, geliştirmeye, gerçekten sevdiğimizi bulmaya gelince iş, zorlanıyoruz.
Başkalarını anlamaya çalışmak yorucu geliyor, onların yerine kendimizi koymak, hatalarımızı kabullenmek, affetmek, olgunluk göstermek, sanki olamazmış gibi görünüyor...

Bir yemek pişerken saniyeler ile yarışsın istiyoruz, mikrodalga fırınlar satın alıyoruz, malzemelerin hazırlanışı fazla detaylı olmasın istiyoruz.
Ölçüler kolay olsun, mümkünse hepsi hazır bir paketten açılıp dökülsün istiyoruz.
Halbuki en yumuşak etler, en kaliteli şaraplar, en tadı damağımızda kalan sebze yemekleri, zamanın etkisi ile lezzet kazanıyor, unutuyoruz.

Biz,
Kolay olanı seçiyoruz...
Ama genelde en çok beğendiklerimiz, zorluklar ile uğraşıldıktan sonra ortaya çıkanlar oluyor. Bu detayı hep atlıyoruz.

Sadece sonuçları görüyoruz, neden biz bunu yapamadık diyoruz?
Zor olanın meyvesini, kolayca elde etmek istiyoruz.
Ama işte o noktada yanılıyoruz...
Çünkü sarf ettiğimiz çaba kadar yaşıyoruz.
Kolay olanı seçmek, aynı zamanda, "kolay olanı yaşamak" oluyor.
Üzerinde düşünüp, uğraşmış olduklarımızın sonuçlarını elde ederek yaşamak ise tadından yenmiyor.

14 Eylül 2010 Salı

Zıtlıklar

Hayat kendi içinde zıtlıklar ile dolu.
Onları nasıl tanıyıp yorumladığımız esas sormamız gereken soru.

Başlasam saymaya aklımın ucuna gelen ilk örnekleri mesela...

Korkularımız içimizde yaşadığımız, dile getiremeden saklayarak büyüttüğümüz... Hep olumsuz zannederiz etkilerini.
Ama kimi zaman cesaret verirler, daha güçlü olmamızı sağlayıp bizi diriltirler.

Kararsızlıklarımız kafamızı karıştıran, ilerlememizi duraklatıp durduran...
Yönümüzü seçmemizi zorlaştırırken aslında, sağlamaz mı düşünmemizi her ince detayı?
Zaman zaman engellemez mi geleceğin olası pişmanlıklarını?

Pişmanlıklarımız... Hataların tekrar yapılmasını önleyen koruyucularımız...

Sıkkınlıklarımız ve bıkkınlıklarımız...Eğer düzeltmek istiyorsak mevcut durumu, bizi harekete geçirecek olan motivasyonlarımız, neyi istemediğimizi "bilmemizi" sağlayan uyarıcı yol tabelalarımız.

Kızgınlıklarımız... İçimizde tutmazsak, zamanla olgunlaştıran ve daha sabırlı yapan, kendimizi daha iyi tanımamızı sağlayan en dürüst duygularımız.

Her olumsuz içinde bir olumluyu saklıyor gibi.
Yeter ki dönüştürmeyi bilmeli.
Bardak dolu mu boş mu meselesi her birisi.
Durumumuza göre faydalı olanı düşünmek en iyisi.