En güncel Yazılar »

24 Haziran 2010 Perşembe

Hava durumu

Mavi.
Parlak mavi. Daha kimse gelmemiş.
Bulut. Bir tane. İlk misafir.
Mavi gökyüzünde bir beyaz bulut.
Birkaç beyaz bulut daha.
Mavi gökyüzünde bir bulut kümesi. İlk davetli grup.
Gri bulut.
Açık gri. Beyaz ve gri bulutlar.
Beyaz ve gri bulutların arasından görünen mavi gökyüzü.
Koyu gri bulut.
Daha koyu gri bulut.
Gökyüzü gri. Koyu gri.
Hava...Karardı.
Gökyüzünde koyu gri bulutlar.
Beyaz bulut yok.
Işık. Parladı.
Bir koyu gri bulut diğeri ile el sıkıştı.
Bulutlar birbiri ile tanışmaya başladı.
Parti başladı.

Bulutlar birbiri ile tanıştıkça, sohbetin ve havanın rengi koyulaştı.
Bulutların arasındaki sohbetlere ait kelimeler, dökülmeye başladı.
Tanıştıkça bulutlar birbirleri ile, şimşekler çaktı.
Bulutlar konuştu. Yağmur damlaları çoğaldı.
Havadaki eğlence, etkilerini yeryüzüne yansıttı.
Şimşekler...Yağmur...
Bir süre sonra bulutlar, tekrar görüşmek sözü ile birbirinden ayrıldı.
Yağmur azaldı. Şimşekler kayboldu.

Yerler ıslandı. Bulutların sohbetleri etrafa dağıldı.
Yağmur damlaları buharlaştı, uçuşup gökyüzüne karıştı.
Daha sonra tekrar, birleşip, bulutları oluşturdular.
Her bir buluta, partide yapmış olduğu sohbet, birşeyler kattı.
Her bir bulutu, partide yapmış olduğu sohbet, büyüttü.

Koyu gri bulutlar.
Karanlık gökyüzü.
Açık gri bulutlar.
Açık gri bulutlar ve beyaz bulutların arasından görünen mavi gökyüzü.
Bir bulut.
Mavi gökyüzünde beyaz bir bulut.
Mavi. Parlak mavi.
Herkes gitmiş.

Yok

Gidip göresim. Yok.
Kalkıp gezesim. Yok.
Okuyup bilesim. Yok.
Gülüp geçesim. Yok.
Konuşup durasım. Yok.
Arayıp durasım. Yok.
Yaşayıp gidesim. Yok.
Cevap veresim. Yok.
Susup bakasım. Yok.
Ne yapıp ne edesim. Yok.
Merak edesim. Yok.
Heves edesim. Yok.
Yorum yapasım. Yok.
Bir tek yazasım...

23 Haziran 2010 Çarşamba

Kelime oyunu

Hisler. Bırakmadılar ki, ellerinde hep şu ipler!
Duygular. Nedenidir, kafam hep senaryolar yazar ve kurgular!
Korkular. İşte o yüzden yine aynı kafa herşeyi hep sorgular!
Kahkahalar. Çalıyorum kapıyı ama sanırım evde yoklar!
Düşünceler. Akşamından sabahına, kafadaki değişmez nöbetçiler!
Mantık. İsterim ki, unutmadan beni sıklıkla ortaya çık!
Rahatlık. Keşke olmasa sadece bir baharlık!
Ben. Kaç kelime ve hangileri gerekir kendimi tarif etsem, bilmem...

22 Haziran 2010 Salı

Bahçeler

Herkesin iyi kötü bir bahçesi var kafasında.

Kimileri unutur çimleri biçmeyi zamanında,
Uzar gider çimler, aralara türlü yabani otlar girer,
Sonradan bu otları bahçeden temizleyip atmak biraz uzun sürer,
Yerlere düşen meyvelerin fazlalarını toplamak gerekir birer birer,
Zamanında çok harcama yapılmış ve ekilmiş olsa bile türlü türlü bitkiler,
Şu bir gerçektir ki, bahçe her zaman ilgi ister.

Kimileri dünyayı dolaşır farklı tohum arayışıyla,
Ekip biçerler, büyütüp bakarlar ayrı ayrı buldukları her bir tohuma.
Herkes gelip görsün, izleyip fotoğrafını çeksin amacıyla,
Dolduruverirler her kuytu köşeyi bilinmeyen renklerdeki çiçek ve ağaçlarla.
Ama edinilen her yeni bitki farklı bir bakıma muhtaç olmakta,
Bu kimi bahçelerde zaman zaman unutulmakta.

Kimileri kurak bırakır toprakları,
Kim bilir, belki yetişir bir kaktüs ağacı!
Madem beklenir su olmadan, yeşil görmeden,
Zevk alabilmek için bahçedeki tek kaynaktan,
O zaman bilmek ve unutmamak gerekir;
İhtiyaç anında içindeki suya nasıl ulaşmalı,
İlk bahar olursa kaktüs çiçeklerinin görüntüsünü kaçırmamalı.

Sadece tek bir türü yetiştiren bahçeler de var,
Belki en fazla farklı renklerden oluşurlar,
O zaman gerçekten sevmek gerekir eldeki o tek türü,
Zamanla sıkılmaktan korkmadan büyütmeli her bir ürünü.

Her biri farklı bir kafanın görünümü,
Kimi zaman hoş gelir izlemek, örnek alınır bahçenin bir bölümü,
Kimi zaman içi biraz boş gelir, düşündürür, yeşertmek lazım bütününü,
Ama bazen de hür ormanlar rast gelir, içine girip geçirmek istersin ömrünü.

İnsanlık işte oluşturmuş çeşit çeşit bahçeler,
Kimisi dediğim gibi sadece gezip görmelikler,
Kimisi ise içinde yetişen ile dünyaları beslerler.
Her birine belli bir oranda ihtiyaç var kanımca,
Hem beslenmesi, hem de gezip görmesi gerekir insanın hayatı boyunca.

Hasta canı istemez pasta

Klimanın soğuk havası ile yapılan şeytani anlaşma sonrası,
Boğazımda bir dans festivali başladı!
Pistin üzerinde atılan adımlar, alttakini gıdıkladıkça gıdıkladı!
Burnumda ise fazla mesainin zilleri çaldı,
Depolar dolup taştığından, fazla ürünler mendillerle dışarı atıldı.
Kulaklarım kapılarını dünyaya kapadı, sadece birkaç milim aralık kaldı,
Kapalı yazısını okuyan dünyalı sesler ise, hep komşulara uğradı!
Bir ara ısı normalin üzerine çıktı!
Hemen harareti alması için sıvı takviyesi yapıldı.
Derken fabrikanın işlerine devam edebilmesi için yakıt azaldı!
Besleyici dünyalı sebzelerin borsadaki hisselerinin değeri birden arttı!
Sonunda mantık devreye girdi, yönetimi ele aldı!
Ufak haplar mideye doğru rafting yaptı.
O arada yazı yazmak ta, yazılanda mantık aramak ta, bir hayli zorlaştı!

18 Haziran 2010 Cuma

Hayatın modları

Kimi zaman basıp zamanın açma düğmesine,
Henüz görülmemiş bir filmi izler gibi,
Seyretmeye dalınır hayat.
O zaman kendi filminin sadece başrol oyuncusu olunur,
Yönetmen koltuğunda ise meşhur kader oturur.

Bazen eski bir kaset konulur oynatıcıya,
Hatırlanır eskiler, hatıralar.
Arasıra anmak güzeldir,
Ama oynatıcıda hep aynı kaset olduğunda,
Hikaye başa sarılıp sarılıp durduğunda,
Ne sonuç, ne ders çıkar ortaya.
Zaman kaçar gider, kafa dönüp durur hep aynı noktada.

Unutmamak lazım birde ne kendine ait hayatların,
Ne de hatırlanacak fazla anıların olmadığı durumları.
Zamanın aracılığı ile izlenilenin,
Hep başkalarının hayatları olduğunu.
İstenmeyen bir durumdur tabi bu.

En verimli zamanlar yaşanır;
Yönetmen koltuğunda,
Rolün başında,
Senaryonun kaleminde,
Sanatın yönetiminde,
Kendi filminin her karesinde,
Olunduğunda...

Her mod mevcut tabi hayatta.
İlk üç paragraf bazen geçerli olsa da,
Ne kadar arttırılırsa dördüncü paragrafın payı koca pastada,
O kadar dolu dolu geçer, yaşam da zaman da...

10 Haziran 2010 Perşembe

Fikir'in Hikayesi

Ve anlattı düşünce başka bir hikaye.

9 Haziran 2010 Çarşamba

Detaylar

Kimi zaman...
Hisli olmalı.
Detayları görmeli.

Gitardan çıkan ufak bir melodi ruhunu rahatlatmaya yetebilmeli.
Havanın güneşli olması yüzünü güldürebilmeli.
Hayatın sana sunduğu ufak güzellikleri biriktirebilmeli.

Kimi zaman...
Görmezden gelmeli.
Detayları atlamalı.

Ufak aksaklıklara takılmadan bütünü görmeli.
Minik çakıl taşlarını büyük engellere dönüştürmemeli.

Kimi zaman...
Görmezden gelmek istense de, görmeli.
Detayları kullanarak önlemini almalı.

Yüzleşebilecek kadar cesur olmalı.
Korktuğumuzun, çekindiğimizin üzerine gidip zafer kazanmalı.

Detaylar...Ayrıntılar...Minik minik arada saklananlar.
Sizi ne zaman görmek ve ne zaman görmezden gelmek gerektiğini iyi bilerek yaşamalı.

8 Haziran 2010 Salı

İdealist

İdealist olmak.
Fikrine göre hayatını yaşamak.
Hayatın gidişatını değil,
Düşüncelerin gidişatını esas almak.

Bazen düşünce ve fikir kafanı kurcalayabilir,
Yapmak istediklerine engelmiş gibi görünebilir,
Gereksiz, zamandan çalan bir oyalayıcı olabilir,
Kafanın içinden çıkarıp atasın gelebilir.

Bazen de düşünce ve fikir kafanı kurcalayabilir,
Yapmak istediklerin için tam bir köprü oluşturabilir,
Gerekli olan ve sana zaman kazandıracak tek kaynağın olabilir,
Kafanın içinden çıkarıp hayata geçiresin gelebilir.

Her iki seçenek te mümkün.
İçerisinden seçmeli ve oturmamalı tüm gün.
Ancak şaşırmamalı yolları,
Düşünce kimi zaman oyunlar oynar, kanmamalı,
Gereksiz gibi görünen belki de en gereklidir unutmamalı,
Ve gerekli gibi görünen aslında atılmalıdır kafadan, tutulmamalı,
Hepsini ince ince elemeli ve sık sık dokumalı.
Düşünce ve fikir kurcalamaya başlayınca kafayı,
Korkmadan ve sıkılmadan iyiyi kötüyü birbirinden ayrıştırarak yolları aşmalı.