En güncel Yazılar »

31 Mayıs 2010 Pazartesi

Komiklik üzerine düşünce

Komik.

Kimi zaman durumlar.
Kimi zaman olaylar.
Kimi zaman gördüklerimiz.
Kimi zaman duyduklarımız.
Kimi zaman izlediklerimiz.
Kimi zaman düşlediklerimiz.
Ve bu komikliği farklı şekillerde yansıtabilen insanlar.

İşte bu insanlar,
Komik birşey düşlerler,
"Komik durumlardan ", "komik olayları " kurgularlar,
Bunları işleyip yine insanlara sunarlar,
Kulaktan kulağa dolaşarak duyulur bu "komik kurgular."
Ve paylaşılır kurgusal yapıtlar.
İzleterek, dinleterek, gözlemleterek, düşündürerek.

Ben.
Seviyorum komik insanları.
Güldürebilen mizaha sahip akılları.
Hayata biraz da gülümseyen taraftan bakan düşünce yapısını.

25 Mayıs 2010 Salı

Motivasyon

Motivasyon?
Arıyorum seni neredesin?
Hangi kuytu köşedesin?
Hayatım için sana biraz ihtiyacım var,
Devam edebilmemi sağlayan sadece şu güneşli havalar,
Tatil denildiğinde içimi bir heyecan kaplar,
Ama bir yandan da sorumluluklar var!

Motivasyon.
Ben mi bulmalıyım seni kendi kendime?
Ama zor oluyor kimi zaman bu sobelemece.
Bazen o kadar iyi saklanıyorsun ki,
Alışıyorum seni aramayı bırakıp, kendi halimle idare etmeye.

Motivasyon?
Yoksa yaratmalı mıyım seni içimde?
Peki nelerden oluşursun söylesene?
Var mı hazır bir formülün?
Yoksa tek tek mi eklemeli;
Yapabileceğini hissetmeyi,
Başarmayı istemeyi,
Kendine güvenmeyi?

Motivasyon?
Seni ortaya çıkarmak için sevdiğin bir şey vereceğimi söylesem?
Var mı sevdiğin birşey gerçekten?
Ne seversin sen cidden?
Hırs desem?
Başarıyı öne sürsem?
Parayı göstersem?

Motivasyon!
Bu son denemem!
Üç kere art arda adını söyleyeceğim!
Çıkmazsan gelip seni götüreceğim!
Motivasyon! Motivasyon! Motivasyon!

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Nokta. Noktalama. Noktalama işaretleri konu olunca.

Nokta.
Bitirdim cümlemi. Yeniler için yer açın.

İki nokta:
Üst üste geldiğinde söyleyecek bir sözüm var. Ya da söylenecek sözlerim. Ya da söyleyecek sözleri olanlar için aracılık görevim.

Üç nokta...
Gerisini sen tamamla. Kelimeler kifayetsiz kalır kimi zaman derler ya...

Dört nokta:..
Bunu ben uydurdum, manasını da şöyle buldum;
Söyleyeceklerim olduğunu belirtirim, bunu bile bile bitirmem gerisini sen düşün isterim.

Virgül,
Bir nefes alayım, henüz bitirmedim. Mola vermek iyidir arada, yenilenmek yarar insana.

Noktalı virgül;
Açıklama yapacağım sırada... Çoğu zaman ardından gelecek cümlenin heyecanıyla.

Soru işareti?
Sorgulamak iyi midir aklına gelen herşeyi?

Ünlem!
Dikkati çeker, tepkimi belirtirim tümden!

(Parantez)
Matematiksel değilse içeriği, iç içe düşüncelerle süslenmiş demektir düşüncenin jeneriği. Matematik ise konumuz, o zaman önce parantez içlerinden başladığınıza emin olunuz.

"Çift tırnak kardeşler"
Alıntı yapmışlar önceden düşünülmüşten. Ya da söylenene dikkat çekmişler. Gerçekten kolay mı dikkatleri çekmek üzerine? Veya düşüncelere, kelimeler ile?

Kesme işareti '
Bazen yalın bırakmak gerekir kelimeyi. Ekler ile fazla uzatmamak. Sıkıldın mı da kestirip atmak!

"Denden
Üşengeç miyim? Yoksa zamanım mı önemli? Edeceğim lafın devamı hep aynı ise koydum gitti dendeni. Alışmak iyi değil dendene, hele hayat tarzı olarak benimsemek büyük tehlike.

Geriye kalan işaretler alınmasın,
Amaç saymak değildi onları,
Sadece noktanın ismi ile de başlayıp bitirebilirdim lafımı.
Ama kelimeler, iyi anlaştıklarından işaretler ile,
Süreklediler beni anlat anlat diye.
Ne yapalım, başa gelen çekilir,
Bu da benden dilbilgisiyle süslü düşüncenin minik bir denemesidir.

Bir değişim hikayesi

Bir hikayem var aklımda.
Yazdım koydum bloguma,
İlk bakışta dikkat çekmediyse eğer,
İşte bağlantısı tam burada;

20 Mayıs 2010 Perşembe

İçten içe monoton

Çoğu zaman yaşadığımız hayatın monotonluğuna,
Geçirdiğimiz günlerin arasına karbon kağıt konmuş olmasına,
Kafamızda farklı bir dünya var iken,
İçinde bulunduğumuz, yaşadığımız zamanın kafamızdaki şablonla uymamasına,
İşte bu yüzden yaşadığımız "an" yerine hep kafamızdaki dünyanın içinde olmamıza,
Kızarız.
Tepki gösteririz.
Bence...
İçten içe...
Kimi zaman...

O zamanlarda işte aynen böyle başı-sonu-ortası belli olmayan,
Konusu ve fikri hep monotonluk olan
Yazılar yazarız.
Sonrasında ise yazdığımızı beğenmeyip,
Taslak olarak kaydederiz.
Kafamızın daha dingin olduğu bir dönemde sağdan soldan törpüleyip,
İçeriğini süsle püsle zenginleştirip
Yayınla butonuna tıklayabilmek için.

Bugün ben bunu yapmıyorum.
Olduğu gibi yayınlıyorum.
Karmaşık kafa olarak etiketleyip
Huzurlarınıza sunuyorum.

13 Mayıs 2010 Perşembe

Düşüncenin kavramı 5 - "Kovalamaca"

Hayatımızı oluşturan kavramlardan birtanesi: "Kovalamaca"

Zamanı oluşturan ikili, biri uzun diğeri kısa.
Akrep ile yelkovan kanımca.
Kovalar dururlar birbirlerini.
Ama hangisi hangisini?
Saatler mi dakikaların peşinde yoksa dakikalar mı saatlerin?
Oynarlarken "kovalamaca", tanımlarlar zamanı hiç farkındalar mı acaba?

Çocukken başlayan sevdiğimiz oyun kovalamaca...
Bahçede, okulda, evde, parkta.
Yer zaman farketmez, çocuğuz ya!
Biri olur ebe, diğeri der sobe.
Koşar durur, arada bağırır, hiç olmadı saklanır bu oyunlara mensup her bir üye!

Büyüdüğümüzde pek değişmez bu durum aslında,
Bu sefer mecazi anlamda başlar o bildiğimiz kovalamaca!
Erkek mi kızı tavlacak?
Kız mı taktiği uygulayacak?
Bakalım bu işin sonu tatlıya nasıl bağlanacak?

Yaşamın içinde de kovalarız hep.
İş adamları yeni sektörleri, müşterileri, fırsatları...
Gazeteciler yeni haberleri...
Modacılar yılın trendlerini...
Biliminsanları yeni keşifleri...
Paparazziler ünlüleri...
Köpekler kedileri...
Kediler fareleri...
Fareler peynirleri.
Liste uzar uzar gider. Dünya döner döner döner. Hayat kovalamaca ile geçer.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Oyunumun adını arıyorum

Bugün güneşli güzel bir hava var,
Bu aralar da, kafamda tek bir düşünce var.
Hayatın gidişat rüzgarına kaptırmışım kendimi,
Nereye isterse oraya sürüklüyor beni.

Ama ben istiyorum ki artık kararların ipini
O değil ben tutayım,
Dümende durup yön veren ben olayım.
Neydi o cümle kaç gündür kafamdaydı hani,
Hah buldum, günü kurtarmak için değil istediğim için yapmak istiyorum birşeyleri,
Günlük yaşantının rutinliği kaçınılmaz kimi zaman elbet,
Ama istediğim günün rutini beni mutlu edecekse,
Değer o zaman oturup üzerinde düşünmeye,
Karar verip harekete geçmeye.

Önce yazmam gerek kafamdan neler geçiyor?
Tanışmam gerek içimde gerçekten kim yaşıyor?
Hep kendimizle yaşıyoruz şu hayatta aslında ama
Kaçımız gerçekten tanıyor kendisini ve içindeki sese kulak veriyor?
Gerçekten ne mutlu eder kendisini kim biliyor?
Yön vermezsek kendi hayatımıza,
Yörüngesini değiştirmezsek gidişatımızın,
Hep kabullenme ve sabır testleri bizi mi bekliyor?

Ama ben kabullenmek istemiyorum,
Kendi kararımı vermek istiyorum,
İlerisi için şu zamana kadar fedakarlık yaptıysam,
Hayatım boyunca zamanımı geçireceğim günlerimi de
İstediğim ve sevdiğim birşeyleri yaparak geçirmek istiyorum.
Kendimi tanımak ve neyi gerçekten sevdiğimi bulmak istiyorum.
Eğer varsa yeteneğim keşfetmek istiyorum.
İçimden geliyor bu his engel olamıyorum,
Neden daha iyisini ve beni daha mutlu edenini yapabileceğimi hissediyor iken
İdare edeyim ve kabulleneyim?

İzleyici olmanın dışında,
Biraz katılmak lazım hayata.
İnanmak bence en büyük başlangıç.
Ben kendime inanıyorum,
Ama okyanusa da öylesine atlamak istemiyorum.
Üzerinde düşünüp ona göre karar vereceğim
Tüm seçenekleri ortaya serip sonuçlarını düşüneceğim.
Gerekiyorsa zırhlanıp, gerekiyorsa pelerinimi giyip,
Kendime göre seçeceğim.
Ve umarım,
Doğru bir karar vereceğim.

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Şaşı bak şaşır

Hani uzun süre baktıktan sonra farklı şekillerin göründüğü şaşı bak şaşır oyunları vardır ya...
Bazen hayatta karşımıza çıkan olaylar da içerisinden çıkacak olan o sürpriz sonucu yakalayabilmemiz için belli bir süre şaşı bakmamızı gerektirebilir.
Bazen şaşı bakmak gerek hayata... Bakış açımızı değiştirmemiz...