En güncel Yazılar »

11 Nisan 2011 Pazartesi

Kapalı kutu

Bir kapalı kutu.
İçinde sakladığı duygular bulutu.

İstemiyor görünmesini kimseye,
Belki dikkat çekmez diye...
Karartıyor dışını siyahın rengine.

Bir zaman böyle idare etse de,
Etrafındakiler baktıkça kutunun rengine,
Merak edip soruyorlar ne var senin içinde diye?

Panik oluyor kutu,
Nasıl saklayacak içindeki bulutu?

Panikten olsa gerek, renkten renge dönüşüyor,
Derken bir bakıyor soru soran insanlar dışarıdan onu izliyor,
Dönüşen renkler hoşlarına gidiyor,
Farkında olmadan dikkatleri dağılıyor.
İçindekini merak etmeyi bırakıyor.

Kutu yine kapalı bir kutu.
İçindekiler yine aynı duygular bulutu.
Ne zaman başladı ise renkli görünme oyunu.
O zaman bulundu var iken görünmez olmanın yolu...

31 Mart 2011 Perşembe

Pazar ve Pazartesi

Yeni bir hikaye.
Ait bu sefer haftanın günlerinden özellikle ikisine.
Devamı da gelecek.
Sanmayın günler geri dönmeyecek...
Ama bu son cümlenin manasını sadece hikayeyi okuyanlar bilecek.

26 Mart 2011 Cumartesi

Göçebe Düşünce

Kafamızda yer etmiş düşünceler.
Biz gezdikçe gezerler.
Sadece onlara ayıracak yerimizin olması ve taşımamız değil mesele.
Götürüyoruz hepsini gittiğimiz her yere.
Gerek var mı düşünceleri bu kadar göçebeleştirmeye?
Başlanılsa iyi olmaz mı sadece düşünüldüğü yerleri belirlemeye?
Düşünelim şimdi sadece.
Gerçekten ne zaman boşaldı bu kafa ve doldu derin bir zamanın "şimdi" kipi ile?
Gerçekten ne zaman odaklandı gözler bulunduğu yere?
Gerçekten ne zaman yaşadık biz zamanın hakkını vere vere?
Şimdi tekrar düşünmeli.
Kafamızın seyahat acentasının en eski yolcuları kimler bilinmeli.
Ve sonra yavaş yavaş her bir yolcuyu yerleşik hayata geçirebilmeli.

8 Mart 2011 Salı

Ve sen susarsın...

Duygular ilginç...
İçindeki mantığın sesi ondan daha da ilginç...
Aslında içinde birşeyler kopmuştur ama sen susarsın...

Aslında o an aklından binbir türlü ve binbir çeşit düşünce ve duygu geçiyordur ama sen yinede söylemezsin... Sana yakışmaz...Konuşursan kolayı seçmiş olursun...

Duyarsın... Sadece bir saniye içinde bir an kendini sorgularsın, bir an dünyayı sorgularsın sonra dönüp bir an tekrar kendini sorgularsın, sonra içinden gelen sesi dinlersin...
"Dur"
der sana.
"Ne yapacaksan zaten yapacaksın eninde sonunda çünkü kafandaki düşünceyi demir parmaklıklar arkasına hapsetmeyi sevmiyorsun aslında. Ama şimdi bırakma onu bekle biraz etraf dağılsın. Bekle biraz olaylar yatışsın. Düşünceler olabileceği en büyük sivriliği ile kelimelere dönüşmesin. Biraz dinlensinler. Biraz düşün. Biraz kafayı dağıt. Sonra bırak. Kimse yokken etrafta..."

Hani bazen yolunu göremiyormuşsun gibi hissedersin. Sanki kaybolmuşsun gibi.. Bu normaldir, herzaman olabilir çünkü birşeyleri bilerek gelmiyoruz dünyaya...Yolumuzu kaybediyoruz. Sonra onu arıyoruz. Sonra bulabilirsek buluyoruz ana yolu veya tali yollardan devam ediyoruz. Herşeyi en başından bilsek zaman geçer mi? Geçmez tabi.

Bir anlık düşünce. Bir anlık bir bilgi bak nasıl düşündürüyor seni. Bak nasıl geri dönüyorsun yıllar öncesine. Bak nasıl sorguluyorsun herşeyi..Yine...

Halbuki kendini bulduğunu sanmıştın değil mi? Halbuki eski haline döndüğünü sanmıştın değil mi? Belli ki hemen değil. Zamanla..Ama üzülme...Değişen şeyler var içinde. Yoksa dinleyemezdin "dur" diyen o sesi. Ama duygular işte işin ilginç tarafı. Değiştiriyor seni. Kimi zaman da değişmişliğini ortadan kaldırıyor. Dönüştürüyor seni gerçekte olduğun şeye...Şu an buna inanıyorum. Gerçekte olduğum "birşey" var.

Bil ki şu an kafanda dolaşan sesler içinde hissettiğin bütün o duygular senin kendine sorduğun sorular aslında. Herşeyi kendine bağla. Başka bir olaya değil. Kafanın tam içindeki gerçek düşünceye. Aslında kimi zaman sana en uzak mesafeye yani. Çoğu zaman çoğu kişi için en uzak mesafeye.

Susmak zordur biliyorum. Gerçekten zordur. Ben çok susuyorum. Hep susuyorum. Bekliyorum.. Etrafın dağılmasını bekliyorum. Ortalık yatışsın diye bekliyorum. Halbuki o kadar çok şey var ki söylenecek. Halbuki o kadar çok şey var ki söyleyebileceğim... Bekliyorum. İlerideki ben için. Zamanının gelmesini bekliyorum. Belki de o zaman hiç gelmeyecek ama ben yine de zamana inanıyorum. Benim beklediğim şekilde olsa da olmasa da beklemek bir şekilde bir neden.

Şu an böyle düşünüyorum. Konuşmamak en iyisi bazen. Susmak. Mantığının sesini dinlemek. İlerideki ben ne düşünür bilmiyorum. Ama dikkat edilmesi gereken birşey var. Susuyorsun diye için içini yememeli. Sakin ve sabırlı olunmalı....Zamanı geldiğinde... Belki susmamayı seçerim artık...

Not: Pinback - How We Breathe eşliğinde yazılmıştır.

31 Ocak 2011 Pazartesi

Düşünce bulutları

Bir bütünü oluşturacak,
Bağlantılı cümleleri bulamıyorum bu ara.
Ama hissettiklerim,
Hep yazmaktan yana.
O yüzden ne varsa kafamda,
Döküyorum buraya,
Aynı havadaki bulutlar gibi öbek öbek,
Ama genellikle gri tonlarda.


****
Değişiyorum.
Kimi zaman kaybolarak,
Kimi zaman kendimi bularak.
Ama hep düşünerek...

****
Uzaklaşmak,
Uzun zaman kaybolmak,
Kendimle başbaşa kalmak.
Geçiyor aklımdan hep.
Peki ya sonra?

****
Kelimeler bile kopuk birbirinden.
Cümleler ise tadı olmayan bir yemek gibi.
Düşüncelerin kölesi olmamak gerek.
Evet gerek.
Ve işte gerisi sadece bu üç nokta...

****
Bu aralar,
Gökyüzünün mavisi bulutların arkasına gizlendi.

****
Duygularım saman gibi.
Ne yaparsam yapayım,
Eğlenmek bu aralar bana uzak bir gemi.
Belki kıtalar var aramızda,
Belki sonsuzmuş gibi görünen okyanuslar.
Ben sıkılma adasına düştüm,
Yanıma alabildiğim tek şey ise zorunluluklar.

****
Karmaşık-kafa yarattı etrafta karman-çorman bir hava.
Bir süpürgem olsa,
Elektrikli süpürgem...Çeksem bütün mikropları torbasına.
Çalı süpürgem...Toplasam bu tozları temizlesem bir anda.
Sonra binip gitsem sopasına.
Uzaklara...

****
Verdiysem rahatsızlık,
Affola...

24 Ocak 2011 Pazartesi

Sıkılmaktan sıkılmak

Yağmurlu havalarda,
Güneş ışığını özlüyorum.
Tıpkı hüzünlü günlerde,
Gülmeyi özlediğim gibi.
Tek başına olduğunda,
Kalabalığı özlemek gibi...

Her gün geldiğim yerde kimi zaman,
Hiç gitmediğim ama gitmek istediğim yerleri özlüyorum.

Bana enerji verecek,
Kaynağı arıyorum...

Sıkılmaktan sıkılmak...Yeterli mi sıkılmamaya başlamak için?

Süs köpeği

Aklıma düşen düşünce,
Oluşturdu bu sefer süs köpeğine ait bir hikaye.
Paylaşılan ise,
Minik bir tecrübe.

21 Ocak 2011 Cuma

Bilmece

Zaman ile ölçülen.
Mutluluk ile biçimlenen.
Adından hep ama hep söz ettiren.
Çok meşhur.
Üzerinde defalarca düşünülmüş.
Yazılmış.
Çizilmiş.
Sorular sorulmuş.
Tanımaya, anlaşılmaya çalışılmış.
Sıfatlar, yakıştırmalar yapılmış.
Sayısız metaforun kahramanı.
Bir diğer gerçek ise,
Herkesin onun sınıfında öğrenci olduğu.
Bu soruların yanıtı hayat olgusu.
Ancak bu yazının en büyük sorusu,
Hangisinin gerçek bilmeceyi oluşturduğu.
Burada yazanların cevabını bulabilmek mi?
Yoksa cevabın kendisini çözebilmek mi?

19 Ocak 2011 Çarşamba

Çerez

Kimi zaman herşeye karşı kapanırsın,
Görmezsin, duymazsın kimbilir belki umursamazsın,
Bunu uzun bir süre devam ettirirsen,
Artık "çok değiştiğini" sanırsın.
Aslında üzerine istemediğin etiketleri kendi kendine yapıştırırsın.

O esnada,
Karamsarlık kara bir bulut gibi tepende dolanmaktadır.
Etrafta gün ışığı zorlukla bulunmaktadır.
Sabah uyanmak bile zorluk oluşturmaktadır,
Bilirsin ki o an sana gerekli olan enerji çok ama çok uzaklardadır.

O enerjiyi geri kazanmak söz konusu olduğunda,
İhtiyacın olan tek şey yemek değil unutma.
Seni esas harekete geçiren düşüncelerdir,
Önce kendine olan inancını sağlamlaştırmak gerekmektedir.
Bunun için kendine göre bir yöntemin olabilir,
Ruhunun kim olduğuna göre değişir.

Çok sevdiğin eski bir şarkıyı dinlemek bazen iyi gelebilir.
Hiç duymadığın bir melodi sana ilham verebilir.
Müziğin gücünü yadsımamak gerekir.

Kelimeler...Sana ait olanlar ve başkalarına ait olanlar...
Eskiden olduğun kişiyi sana hatırlatabilir...
Şu an kim olduğunu anlamanda yardımcı olabilir...
İleride kim olmak istediğin konusunda sana yön gösterebilir...

Dostlar ise herzaman gereklidir,
Paylaşmak yükünü hafifletir.

Bir de,
Değişmek gereklidir biraz hayatta.
Zamana göre kendini güncellemek.
Ara sıra mevcut versiyonunu kontrol etmek.
Kaybettiğini bulmak ve bazen de üzerindeki fazlalıkları atmak...

Bir de üzerine, bir bir de daha,
Gülmek herzaman kolaylaştırır,
Espriyi yakalamak çoğu zaman kaçırdığımız bir ayrıntıdır.

Kelimeler toparlasın artık yazıyı,
Önemli olan ruhunu sevmendir.
Eğer mevcut durumundan memnun değilsen,
Olmak istediğin kişiye dönüşmek için çaba gerekir,
Ama gerçekten kendine inanırsan,
Yapacağını bilecek kadar emin olursan,
Bunlar senin için masadaki çerezdir.

7 Ocak 2011 Cuma

Kendine hediye

Kimi zamanlar;

İzin vermelisin.
Bir doğumgününde fazladan bir dilim pasta daha yemeye.
Mumları bir kez daha yakıp üflemeye.
Bir dilek daha dilemeye.

Unutmamalısın.
Sadece kendine özel vakit harcamayı.
Canın istiyor diye dolaşmayı.
Kendin için planlar yapmayı.

Üşenmemelisin.
Spor için çanta taşımaya.
Tatil planlarını biraz daha detaylı yapmaya.
Hayatını daha iyi yaşamaya...

Ufak tefek ama mutlaka gerek,
Bu sayılanlar aslında,
Kendine verdiğin hediyelerdir hayatta.

6 Ocak 2011 Perşembe

Yeni Başlayanlar İçin Takıntı Rehberi

Evet döndüm dolaştım yine geldim aynı konuya.
Ama artık amacım bir rehber oluşturmakta.
Zaman içerisinde çeşitler paragrafları doldurmakta.
Bahsettiğim rehber ise işte burada tam burada!

5 Ocak 2011 Çarşamba

Dolap

Kıyafetleri içinde saklayan dolap.
Sen olmasan etrafa saçılacak pantalon, gömlek, kazak ve çorap.
Sonra odadaki dağınık görüntünün sorumlusu kim olacak?
Hele o kaşkollar nereye asılacak?
Ütü üzülecek çünkü yaptığı iş kalıcı olmayacak.
Her daim buruşukluk moda olacak.
Sonra bir de toz ve dumandan gri tonlar sahneye çıkacak.
Çamaşır makinası fazla mesai yapacak.
Kumaşlar daha çabuk yıpranacak.
Arananın bulunması tahmin edilenden çok zaman alacak.
Ve acaba bu aranan durumlar hep "bulundu" olarak mı sonuçlanacak?

Asıl önemli olan yer bulman değil kıyafetlere.
Düzen sağlarsın konulduğun her yere.
Düzen olunca stres olmaz.
Geç kaldım nerede bu kazak benzeri cümleler kurulmaz.
Elbiseler, pantalonlar daha kolay seçilir,
Birbiri ile eşleştirilir,
Böylelikle farklı zevkler etrafta kendilerine göre gezinir.

Sadece kıyafetleri düzenlemek kolay aslında.
Katla yerleştirden ibaret yer ve zaman varsa.
Esas mesele kafadaki dolabı derleyip toplamakta.
Hangi düşünceler el altında olmalıysa,
Hangileri üst raflara kaldırılacaksa,
Geride kalmış olanlardan hangileri artık kullanılmalıysa,
Gereksiz yere yer kaplayanlar bulunmalıysa,
Belirlenmeli kendi kanımca.

Düzenlendikçe düşünceler kafada,
Dağınıklığın yarattığı karmaşa ortadan silinir,
Elde neler var bilinir,
Mevcutların artısı, eksisi belirlenir,
Tecrübelerden de yardım alınarak,
Birtakım kararlar verilir.
Ve yola daha düzenli devam edilir.

Düşünceler taşınamayacak kadar çoğalıp ağırlaştığında,
Anla ki darmadağın bir dolap taşıyorsun kafanda,
Yer konusunda sorun yok merak etme,
Yeter ki sen dolabını yerleştir sessizce.
İlk başlarda belki biraz zor gelse de,
Ufak tefek engeller bile çıksa karşına,
Arada o topladığın kazaklar yıkılıp dağılsa da,
Biraz ara ver dinlen ve devam et amacından hiç şaşma,
Zaman alabilir bu işler endişelenme,
Dirençli olmak gerek sonuç elde edilecekse,
Kendine inanmak ve hep denemek belki de...

Zamanla düzenlilik ilk meyvelerini verdiğinde,
Sen de hissedeceksin bu benim sayemde oldu diye.
Ve bir kez gerçekten kendine inandığında ve güvendiğinde,
Vazgeçmeyeceksin yapabileceğini gördüğünde,
En sonunda sen kendini yöneteceksin,
Kim bilir belki düşüncelerine hep yön vereceksin,
İşler senin için daha kolay olacak,
Ve dolabın hiç dağılmayacak.
Çünkü onu herzaman düzenleyeceksin.