En güncel Yazılar »

21 Nisan 2010 Çarşamba

Düşünce oltaya takılınca

Bazı günler olur yazı yazamazsın.
Ne yazdığını beğenir ne yeni birine başlarsın.
Yarım kalır her başlangıcın.
Tamamlayamazsın hevesin yetmez, lakin yazma isteğin hiç tükenmez.
Aslında tek yapman gereken basit düşünmek.
Böyle zamanlarda öyle çok süslü kelimeleri ve düşünceleri hedeflememek.
Zaten biraz da kendin için yazıyorsan, fazla gelen yükleri üzerinden atıyorsan,
Neden gereksin ki belli bir konu üzerine mutlaka düşünüp yazmak?

Kimisi müzik eşliğinde yazmayı sever kimisi sakin kafa ile,
Ben ise yazarım duygularım ve düşüncelerim beni itelediğinde.
Belli bir kırılma noktası var yazmamın,
Kelimeler yoluna girdiği an hisseder ve başlarım,
Fazla mola vermem o tür zamanlarda
İlk paragrafı açar sonunda noktayı koyarım.

Bazı zamanlar ise oltaya yemi koyarım,
Atarım düşüncelerimin okyanusuna sonra keyfime bakarım,
Üzerinden zaman geçer, o sırada başka yemler diğer düşüncelerin midelerine düşer.
Ben kontrol ederken attığım o yemleri,
Birden başlar olta sallanmaya tut beni der gibi,
İşte o zaman geri dönerim geçmişteki başlangıcıma ve başlarım yarım kalan işimi tamamlamaya.
Böyle zamanlarda yine kelimeler, yollarını bulur ve ilerlerler.

11 Nisan 2010 Pazar

Başlığın ne olduğunun bilinmemesi

Can sıkıntısı.
Hafta sonundan elde kalan zaman kırıntısı.
O da bitti bitecek.
Büyük bölümünü uyku alıp götürecek.

Durgun bir hal.
Ne geçmiş, ne şimdi, ne gelecek için düşünecek bir güç şu an bende var.

Belki alır götürür bu düşünceleri kafamdan, bu duyguları içimden diye, yazıya güvenilmesi.

Mide yanması.
İçilen o iki kadeh şaraba kızılması.

Çevre çemberimin çapının düşünülmesi.
Uzun görünümlü kısa çapların beni rahatsız etmesi.

Kendime anlam verilememesi.
Kabullenmek ve sonra düşünmek denilip, dinlenmeye çekilmesi.
Evet, sanırım şu an için bu en iyisi.

1 Nisan 2010 Perşembe

İnsan düşünür, insan zeki

İnsan düşünür. İnsan zeki.

Neden?
Hayatta kalmak için maddeyi kullandı..
İlk aleti tasarladı.
Mızrak yaptı avlandı,kendisini savundu, hayatta kaldı.
Çanak yaptı, yemek yedi.
Çadır yaptı, uyudu.
Ateşi buldu, ısındı.
Toprakla buluştu, yerleşti, kentler, medeniyetler kurdu.
Sistemler kurdu, suladı, kazıdı,yetiştirdi,inşaa etti, yaşadı.
İlerledi, meşale gibi bilgiyi soydan soya aktardı.
Dünyayı gezdi, tanıdı.
Bilgiyi evrensel saydı, birikimini hep arttırdı.
Yeryüzüne hiç olmadığı kadar alıştı.
Bilimle uğraştı, sanatla uğraştı, gördüğünü algıladı, görmediğini sorguladı.
Savaştı. Doğrusunu bulana kadar denedi ve yanıldı.
Sanayi..Teknoloji..
Derken insan,
Yeryüzünde binlerce yıl yaşadı.

İnsan düşündü. İnsan zeki.

Peki,
Hiç var olmasaydı doğa gördüğü ve algıladığı şekilde insanın...
Tasvir edebilir miydi içerisinde türlü evrenler olan okyanusu, ormanları?
Bilebilir miydi renk nedir? Ormanın vahşi yeşili nasıl olur?
Göklerin mavisi nasıl okyanusların laciverti olur?
Çıkarabilir miydi rüzgarın sesini?
Yapabilir miydi kendi ağırlığının kat kat fazlasını taşıyabilen minik bir karınca?

Varolanı algılamak ve onu anlayıp farklı bir yerde bir amaç için kullanmak.
İnsan bunu yaptı.
Ya algımızın dışında olanı düşünmek?
Onu farkedip gerçekleştirebilmek?

İnsan düşünecek. Çünkü insan zeki.
Çok gelişme kat etti. Fazlasını kat edecek.
Ama...
Bunların hepsini, doğanın ona izin verdiği kadar yapabilecek.

Düşüncenin kavramı 4 - "Karar"

En az iki. Durum.
Kısıtlı. Zaman.

Düşünmek. Etkileri.
Göze almak. Sonuçları.
Olmak bazen. Gözüpek.
Arkasında durmak. Verilmiş kararın.
Ders alıp, aynılarını yapmamak. Hataların.

Yani,
Gerçekten gerekli. Karar vermenin kendisi.

Nota, insan ve enstrüman

Hayat bir melodi,
Notaların kaynağı ise insan,
Yaşadığı zaman da kullandığı bir enstrüman...

İşte bu İnsan;

Kimi zaman gitarın tellerinde dolaşır,
Zamanla farklı notalara ulaşır.
Kalabalık ya da yalnız olur,
Tellerin yarattığı sesler ona göre duyulur,
Tek bir notanın ya da akorların kaynağı budur.

Kimi zaman piyanonun tuşlarında yürür,
Uzaktaki kalabalığın notalara ayak bastıklarını görür,
Birleşince sesler iki farklı seviyede biri kalın diğeri ince,
Oluşur bu topluluktan şahane bir beste.

Kimi zaman ise flüdün nota dolu havasında uçar,
Nefesle içeri girer farklı kapıları açarak dışarı çıkar,
Bu sırada etrafa müziğin en yumuşak halini yayar.

Yaşanırken tüm bu olaylar,
Hayatın melodileri duyulmaya başlar,
Her insan farklı bir enstrümanın notası,
Seçimleri, tecrübeleri, yaşam şekli de cabası,
Kimisinin yavaş kimisinin hızlı tempoda,
Bazen hepsi tek bir sol anahtarının yanında.

Birleşince bütün bu melodiler,
Toplanmış olur orkestra, başlar tüm konserler,
Bir yandan dinleyen tüm seyirciler,
Aslında her biri bu eserin sahibidirler.